30 Kasım 2010 Salı


2010 AĞUSTOS MİDİLLİ

Yazın Karaağaç Artur’dayız. Yıllardır gelip gideriz, her seferinde de pasaportları alsaydık da Midilli ye gitseydik deriz. Ama her seferinde. Bu yaz nihayet gidebildik. 31 Temmuz Kırcalıoğlularının evlenme yıldönümü… Bu sene Midilli de kutlamaya karar verdik. Biz zaten Artur daydık. Kırcalıoğluları da İzmir’den geldiler, aynı günün akşamı saat 18:00 gemisi ile karşı kıyıya geçtik. Geliş-gidişler yunanlılara gore ayarlanmış. Sabah Midilli den Ayvalık a, akşam da Ayvalık tan Midilli ye kalkıyor gemiler. Gemi dedimse tekneden biraz büyük. Araba da alıyor. Oradan bu tarafa geçen daha fazlaymış, o nedenle bu saatleri uygulamışlar. Bir ara sabah da bizim taraftan oraya sefer koymuşlar ama o kadar az insan kullanmış ki firma zarar edince sabah seferlerini kaldırmış.

Gitmeden buradan rezervasyon yaptık. Gene hedefi bulmuşuzJ Internetten araştırarak yaptığımız rezervasyon sonucunda super güzel bir otele gittik. Deniz yolculuğu 1,5 saat sürdü. Limana inince hemen bir araba kiraladık, doğruca otelimiz Ikies’e gittik. Eski ahırların bulunduğu bir yeri otele çevirmişler ama yapıların orijinaline sadık kalarak. Otelin sahibi Dimitri. Çok şeker, keyifli bir adam.



Ilk gece yakin diye hemen yanımızdaki White Cat simli restaurantta yemek yedik. Mekan olağanüstü. Kocaman ağaçların bulunduğu bir bahçede çok şık bir restaurant.  Son gece de aynı lokantada yedik.

Ada çok güzel. Yemekler olağanüstü. Deniz ürünleri super, özellikle ızgara ahtapotlar. Ahtapotları asıp kurutup öyle ızgaraya atıyorlar. Ouzo nun merkezi, Plomari. Anlayacağınız bol bol deniz ürünü yiyip, bol bol ouzo içtik.  Mitilini deki Andonis Restaurant denenmeye değer. Andon serviste, annesi ve yayası da mutfakta… Iyi iş çıkarıyorlar.


Resimlerde Maria nın yeri: Plomari ye yakın bir plajdaki yerel bir lokanta. Kurutulan ahtapotlar masamızın yanında asılı duruyordu.
Midilli nin tam ortasında bir kasaba var. Nüfusu çok, yıllar once bu kasabada oturandan daha az vergi alındığı için halk burada oturmayı tercih etmiş. Resimdeki kapı o kasabanın meydanındaki kahvenin kapısı. Burada oturup birer kahve içtik tabi.
Lokanta resmi demin bahsettiğim White Cat ten.
Çok güzel restore edilmiş bir zeytinyağ fabrikası müze olarak ziyarete açılmış. Orayı görünce neden bizdekilerde bu hale getirilmiyor diye düşünüyor insan. Bizde sadece Adatepe Zeytinyağ Müzesi var Küçükkuyu da.

Neşet heryerde olduğu gibi burada da alışveriş yaptı ve kendine eşek desenli t-shirt aldı. Adanın eşekleri meşhur. Neşet in de yıllar once, yanılmıyorsam üniversite zamanından bir lakabı varmış. Yanlışsan düzelt Neşetcim.

Uc gün çok güzel, keyifli, sakin, gurme, denizli bir tatil geçirmek istenirse bence Midilli doğru adres. 2011 yazında yeniden gitmek ümidiyle…

29 Kasım 2010 Pazartesi

FOTOGRAFCIMIZ

Bu resmi buraya koymadan yapamayacagım... Grubumuzun fotografcısı sevgili Neşet... Bir kere de biz onun resmini çekelim dedik. 
Artık video çekimlerine başladı... Bu resimlerden çok daha güzelini, seyahatlerin filmlerini yapacak bize... Bekliyoruz Neşetcim....

2006 TEKNE SEYAHATI

Bu blogun oluşmasina neden olan seyahatlerimizle ilgili anılar, bilgiler teker teker burada yayınlanacak. Bu seyahatlerde olanlar zaman içinde yazılarını yazacaklar... Tarih sırasına göre yazabilir miyiz, arşivleyebilir miyiz, inanın hiç bilmiyorum. O nedenle hikayeler kronolojik olamayacak. Ben bugün 2006 Haziran'ında Kırcalıoğlu ailesinden sadece Neşet'in katıldığı tekne turunu anlatacağım.

Nergis henüz Kanada'daydı. Haziran sonu gelecekti Türkiye'ye yaz tatili için. Haziran başında Zeyyat ve Koray tekne ile Yunan adalalarını gezmeyi planladıklarını soylediler ve bizi de davet ettiler. Biz de Neşet'e teklif götürdük. Biz Gocek'ten yola çıktık. Zeyyat henüz kendi teknesini almamıştı, kiralık bir tekneydi, Bavaria 50. Marmaris'e kadar dördümüzdük. Neşet karaburun'dan Marmaris'e geldi tekneye oradan katıldı.

İlk durak Simi adası. Limana girerken görüntüden çok etkileniyor insan. Mimari, renkler inanılmaz. Küçük bir marina ama ada da küçük. Yemek malum Manos ta... Sonraki yıllarda gittiğimizde çok daha güzel bir lokanta bulduk: Mylopetra Restaurant. Akdeniz mutfağı... Simi ye giden herkese tavsiye ediyorum.
Sabah Eşref ve Neşet erkenden kalkıp tepeleri gezmişler ve çok güzel resimler çekmişler. Bir de tabi Eşref için fırıncının kızı var:)))) Erkenden fırına gidip kremalı börek ve jambonlu böreklerden alıyordu. Sabah kahvaltıda yiyorduk.
Sonra sırasıyla Nisiros ve Kos'a gittik bu seyahatte. Nisiros ile ilgili en önemli şey AVLAKİ...

Bu adada araba kiraldık ve volkana gittik. Adalı bir hanım Koray'a mutlaka Avlaki yi görün demiş. Avlaki yi bulabilmek için  o sıcakta dağ tepe gittik. Yol gitmekle bitmedi. Sonunda bir plaja geldik ama volkanik bir ada olduğu için plaj kapkara taşlardan meydana gelmiş. Deniz çok güzel görünüyor ama o denize girmek için o kadar yol çekilmezdi. Aramızda espri oldu bu AVLAKİ artık.:))))
Kos'tan ayrılışımız da enteresandı... Teknenin çıkışını bir türlü yapmadılar gümrükten. Biz de atladığımız gibi tekneye resmen kaçtık Kos'tan...
Bodrum'a geçtikten sonra Yalıkavak, Turgut Reis ve Gümüşlük'te geceledik. Gümüşlük'teki Mimoza restorana gidip, nefis yemeklerini o keyifli ortamda, güzel müzikler eşliğinde yedik.
Resimler: Eşref le Neşet elele girdiler denize. Çünkü Neşet soğuk bu su diyip girmek istemiyordu. Zorla soktuk yani.
Koray, Eşref, Zeyyat ve Neşet tekneyi bağladığımız yerin tam karşısındaki kafede kahvelerini yudumluyorlar.
Eşrefle Neşet Simi de aldığımız tekne turunda yemek üstü şekerleme yaparken. Limandan bindiğimiz tur teknesi bizi adanın etrafında gezdirdi. Güzel koylarda denize girdik. Yemekleri teknenin kaptanının annesi yapıyormuş. İnanılmaz yemekler yedik. üstüne de böyle uyunur ancak.
Gümüşlük te Neşet demlenmeye başlamış...

Evet, diğer arkadaşlardan da bu seyahat ile ilgili yorumları bekliyorum. Hadi bakalım...

26 Kasım 2010 Cuma

Nergis Hn Dikkatine

Son seyahatte bir sürü nolar ve tarihler üzerine çalışmıştın .
Tarihleri ve yerleri burada yayınlarsan bizde seyahatla ilgili hetırladıklarımızı yazıp yayınlerız
Ortaya hoş bişiler çıkacak gibi görünüyor.


Eşref

Yazlik sarayi gezdikten sora yedigimiz ulasim kazigi...


Roma disindayiz ve 1 saat mi bekledik?


2 saat mi?


 Roma'li Nuri Iyem  :-)) heykelleri


Ben bu resmi cok sevdim... guzel cekmisim...





Roma'yi gezerken bana Tr hatirlatan imgeler...




Bu da cok komik (bence)

Kırcalıoğlu ailesinden de Omer in resmi yok şu anda.... Ama bekliyoruz... Omer de yollayacak resmini.

25 Kasım 2010 Perşembe

Her aileden birer kişi eksik resimlerde... Omer Kırcalıoğlu  ve Zeynep Çinioğlu... Bir de tabi Sinan Çinioğlu eklendi Yıldırımer Ailesine...
Bu da Yıldırımer ailesi.. Onların da anlatacakları var:)))
Nihayet bir blogumuz oldu gibi gorunuyor. Bu blog, Yıldırımer ve Kırcalıoğlu aileleri 80 li yıllardan beri birlikte çıktıkları seyahatleri paylaşmak için kuruldu. Aile bireyleri seyahatlerle ilgili anılarını buraya aktaracaklar. Bakalım neler çıkacak:)))